Bor Rezervi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bor Rezervi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/12/2025

Bor Rezervi Neden Türkiye'yi Hala Zengin Etmedi? Bir Şehir Efsanesinin Anatomisi

Bundan yıllar önceydi. Arabamın motoruna bir katkı maddesi ekletmek için sanayide, küçük bir dükkandaydım. Ürünü satan arkadaş, elindeki kutuyu bana uzatırken gözlerinde tuhaf bir parıltı belirdi. Bu, sadece bir satış heyecanı değildi; sanki bana bir araba parçası değil, ülkenin kurtuluş reçetesini sunuyordu.

"Abi," dedi sesini alçaltarak, "Bunun içinde Bor var. Biliyorsun değil mi? Türkiye yakında çok zengin olacak. Bu bor var ya, bu Türkiye'yi uçuracak. Amerika'sı, Rusya'sı... Hepsi önümüzde diz çökecek. Ama işte, izin vermiyorlar..."

Karşımdaki insanı kırmak istemedim. Kendi halinde, ekmeğinin peşinde, belki de hayatın zorlukları karşısında tutunacak "milli bir dal" arayan, samimi bir vatandaştı. Onun o heyecanlı, umut dolu ama bir o kadar da temelsiz anlatısını dinlerken, aslında toplumumuzun derin bir psikolojik yansımasını görüyordum.

Biz, Osmanlı'dan bu yana "kaybetmişlik" hissini üzerinden atamamış, dünya liginde tekrar "oyun kurucu" olmak isteyen ama bunun yolunu çok çalışmakta değil, toprağın altından çıkacak sihirli bir "kurtarıcıda" arayan bir topluma dönüştük. Bu "eziklik" psikolojisi ve "yeniden büyük olma" arzusu, sosyolojik açıdan başlı başına incelenmesi gereken derin bir konu. Bunu, "Toplumsal Travma ve Kurtarıcı Beklentisi" başlıklı başka bir yazımda detaylıca ele alacağım için şimdilik bir kenara bırakıyorum.

O gün o dükkandan çıktıktan sonra bu "Bor Efsanesi" peşimi bırakmadı. Her seçim döneminde ısıtılıp önümüze kondu. Tıpkı her seçim öncesi Karadeniz'de veya Akdeniz'de rekor rezervli doğalgaz bulunması gibi, bor madeni de siyasetin "umut tacirliği" tezgahında hep başköşedeydi. Kimi zaman "Lozan yüzünden çıkaramıyoruz" dendi, kimi zaman "Teknolojimiz yetmiyor, çok derinde" gibi şehir efsaneleri üretildi.

Bir araştırmacı olarak, bu "kahvehanedeki umut" ile "laboratuvardaki gerçek" arasındaki uçurumu merak ettim ve verilerin derinliklerine indim. Sonuçlar, o sanayideki arkadaşı üzecek ama rasyonel düşünenleri aydınlatacak türden.

Gerçek 1: Bor Var mı? Evet, Hem de Çok. Şehir efsanesi değil, gerçek: Dünya bor rezervlerinin yaklaşık %73’ü Türkiye’de. Yani tekel biziz. Rakiplerimiz ABD ve Rusya’nın rezervleri bizim yanımızda "numunelik" kalır.

Gerçek 2: Neden Zengin Değiliz? "Un Var, Helva Yok." Sorun şu ki; biz yıllarca bu madeni topraktan çıkarıp, çuvala doldurup "hammadde" olarak sattık. Tonunu 300-400 dolara sattığımız boru, yabancılar işleyip bize tonu 40.000 dolara "zırh malzemesi" veya "teknolojik ürün" olarak geri sattı. Petrol piyasası trilyon dolarlarla ifade edilirken, dünya bor pazarının tamamı (işlenmiş ürünler dahil) sadece 4-5 milyar dolar seviyesinde. Yani elimizdeki tüm boru satsak bile, Türkiye’nin dış borcunun faizini bile zor öderiz. Bor, petrol gibi tek başına zengin eden bir yakıt değil, sanayiyi geliştiren bir "tuzdur". Yemeğin tuzu boldur ama yemeğin kendisi (teknoloji) yoktur.

Gerçek 3: Siyasi İrade ve Kısa Vadeli Rant Siyasiler, 20 yıllık sabırlı bir Ar-Ge yatırımı ve endüstrileşme planı yapmak yerine; "Bakın ne kadar çok rezervimiz var" diyerek oyu hemen almak istediler. Boru yüksek teknolojiye dönüştürecek tesisleri kurmak, bilim insanı yetiştirmek "sıkıcı ve uzun" bir işti. Oysa "Lozan engelliyor" yalanına sığınmak veya ham maddeyi satıp sıcak parayı kasaya koymak çok daha kolaydı.

Sonuç Olarak: Bor madeni, Türkiye'yi anlatıldığı gibi "oturduğu yerden" zengin etmeyecek. ABD veya Rusya, sırf bizde bor var diye önümüzde diz çökmeyecek. Ancak; doğru bir siyasi iradeyle, hamaset yerine bilime, hammadde ihracatı yerine yüksek teknolojiye (Bor Karbür, Nükleer Enerji, Hidrojen Yakıtları) odaklanan 20 yıllık istikrarlı bir strateji izlenirse; bor bizi zengin etmese de, "saygın ve güçlü" bir sanayi ülkesi yapabilir.

Mesele toprağın altındaki taşta değil, toprağın üstündeki kafada.

Çöldeki Paris mi, yoksa karanlık bir kuyu mu? (İslam öncesi Arap toplumunda "cahiliye" kavramının yanlış anlaşılması üzerine)

Tarih, kazananlar tarafından yazılır. Bu yüzden bir dönem sona erip yenisi başladığında, eski döneme dair anlatılar genellikle karikatürize ...

En Çok Okunan Analizler